FAO’nun 2022 yılında yayınlamış olduğu son rapora göre, tüm dünyadaki deniz mahsullerinin tüketimi 2020 yılında 179M tona ulaştı. Bu sayı, 2019 yılına göre deniz mahsülleri tüketiminde %2.2’lik bir artış olduğunu gösteriyor. 

Deniz mahsüllerinin tüketimi, son 50 yılda neredeyse iki katından fazla arttı. Bu artış, özellikle Asya ve Afrika gibi kalabalık coğrafyalardaki gelişmekte olan ülkelerde daha belirgin.

İnsanlara olan pek çok faydasından etraflıca daha önce de bahsettiğimiz üzere deniz mahsülleri, dünyadaki insanlara protein sağlamak konusunda en iyi iş yapan endüstri fakat, dünya denizlerinin ve günümüzde ekonomik değeri olan türlerin üzerindeki av baskısı, deniz mahsüllerini artık yalnızca doğrudan denizden çekmeyi değil de yetiştiricilik yoluyla elde etmemizi zorunlu kılıyor.

Denizde ve iç sularda yapılan balık yetiştiriciliğinin hacmi, doğal yollarla yapılmış olan avcılığın hacmini de geçerken, çevre ile uyumlu ve aynı zamanda da sürdürülebilir balıkçılığı gerçekleştirmek için bazı kuralların ve standartların içinde kalmak kötü bir fikir gibi görünmüyor. Bu aşamada, farklı yetiştiricilik ortamlarında uygulanmak üzere geliştirilmiş sertifikasyon programları öne çıkıyor.

Sertifikalı balık yetiştiriciliği yapmanın önemi

Deniz mahsüllerinin sağlıklı beslenmeye olan katkısı yadsınamaz bir gerçek. İnsanlar deniz mahsüllerini iyi bir protein kaynağı olmalarının yanında omega 3 yağ asitlerini almak ve diğer besin maddelerini karşılamak amacıyla da tüketiyorlar. Bu nedenle, tabaklarında olan balığın nereden geldiğiyle daha fazla ilgileniyorlar.

İster denizde olsun isterse çiftliklerde, yetiştiricilik altında olsun, balığımız da biz insanlar gibi pek çok farklı koşulda bulunur ve ister istemez kendi kontrolümüz dışında olan durumlara maruz kalır, bunların bir kısmını kontrol edebiliriz bir kısmı ise bütünüyle çevre şartlarına bağlı olarak kontrolümüz dışında gerçekleşir. Kontrol altında tutabildiğimiz koşullarla ilgili olarak da bazı sertifikasyon programlarının içinde yer alarak, ürettiğimiz balığın dünyadaki herhangi bir tüketici için sağlıklı ve tüketilmesinin güvenli olduğunu ispatlayabiliriz.

Balıkların yada diğer deniz mahsüllerinin son tüketicilerine tavsiye edilen en güncel şey, tükettikleri deniz mahsulünün nereden geldiğini sorgulamaları. Her ne kadar şu an için Türkiye’de bu bilinç yeteri kadar oturmasa da, Avrupa ve Amerika gibi deniz mahsullerinin önemli tüketicisi olan ülkelerde, her geçen gün daha fazia insan tükettikleri ürünlerin nereden geldiğini, hangi koşullar altında yetiştiğini, hangi yemlerle yetiştiğini ve hatta tesiste çocuk işçi çalışıp çalışmadığını merak ediyor. Bu şu anda bizim yaptığımız işle ilgili görünmüyor gibi olsa da, gelecekte Türkiye’de daha fazla insan bu gibi konuların üzerine eğilecek. Dünyanın değiştiği ve farklı bilinçlerin uyanarak gezegeni dönüştürdüğü bir devirdeyiz, artık konu yalnızca balık yetiştirmek ve bunu bir şekilde tüketicinin masasına koymak değil, daha geniş kapsamlı düşünmeniz gerekiyor. Bu aşamada standart hale getirilmiş bir takım kurallar çerçevesinde yetiştiricilik yapmak, gelecekte de bu işten para kazanmayı sürdürmek için en doğru, güvenilir ve saygın yol gibi görünüyor. Balık yetiştiriciliğinde sertifikasyon sağlamak şu gibi faydalar sağlar;

  • Çevresel standartlara uyduğunuzdan emin olursunuz. Bu, deniz ekosistemi ile uyumlu bir üretim yaptığınızı belgeler.
  • Soysal standartlara uyduğunuzu ve yerel topluluklarla uyumlu üretim yaptığınızı kanıtlar.
  • Ticari yönden daha avantajlı olmanıza katkı sağlar. Belirli sertifikalara sahip olmanız sayesinde ürettiğiniz balık için daha yüksek ücret talep etme imkanınız olabilir.
  • Sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında üretim yaptığınızı gösterir. Bu sayede balıkçılığın geleceği için kaynakları dikkatli ve uygun şekilde kullandığınızı söylemiş olursunuz.
  • Son tüketiciye üretimle ilgili pek çok şeyi kontrol altında tuttuğunuzu ve yedikleri balığın güvenli olduğunu söylemenin etkili bir yoludur.

Bu ve benzer üretim stratejilerini, misyonları ve eylemlerini herhangi bir sertifikasyonun altında olmadan da yapıyor olabilirsiniz, fakat bunu belgelemek yalnızca kendi coğrafyası için değil de dünyadaki önemli pazarlara açılmak isteyenler için de önemli bir aşamadır.

Sertifikasyon programlarının kapsamları

Bugün dünya çapında, balıkçılıktan elde edilen son ürünün kalitesini ve güvenliğini standart hale getirmek için geliştirilmiş pek çok standardizasyon programı var. Bunların en çok bilinenleri ASC ve MSC sertifikaları.

ASC sertifikasyonu, balık yetiştiriciliği için küresel bir standarttır. ASC sertifikasyonu almış bir yetiştiricilik tesisinin sağlıklı ve sürdürülebilir bir yetiştiricilik yaptığını, tesisteki balıkların yaşam kalitesinin yüksek olduğunu, yetiştiriciliğin yapıldığı suların tesis tarafından kirletilmediğini ve tesislerin çevreye karşı duyarlı olduğunu belgelemesi beklenir.

Yetiştiricilik koşulları için belirli standartları belirleyen ASC’nin yanında, avcılık standartlarını belirleyen MSC ise, avlanan balıkların sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde yapıldığını, avcılık yapılırken habitatların korunduğunu ve balıkçılık aktivitesinin çevreye zararlı olmadığını kanıtlar.

Türkiye’de ASC sertifikasına sahip olan tesisleri incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Sertifikalı balıkçılık, deniz ekosistemlerinin korunması ve balıkçılık kaynaklarının sürdürülebilirliğinin önemsendiğinin ve bu bağlamda sağlanması için çaba sarf edildiğini göstermek için önemli bir araçtır ve temelinde, balıkçılık yaparken ticari olarak da avantaj elde etmeyi amaçlamaktadır.