Tunus, günümüzde Akdeniz’in geri kalanına ve komşularına göre su ürünleri yetiştiriciliğinde pek de gelişmemiş olmakla birlikte, Akdeniz’e 1.350 kilometre kıyı şeridi, 80.000 kilometrekarenin üzerinde bir deniz alanı ve toplamda yaklaşık 100.000 hektarlık yedi lagün ile bu alanda büyük bir potansiyele sahip.
Deniz mahsülleri, Akdeniz’e kıyısı olan her ülkenin yaşayanları gibi Tunuslular için de büyük bir öneme sahip ve FAO verilerine göre Tunuslular yılda yaklaşık olarak 13.2 kg deniz mahsülü tüketiyor. Denizden, avlama yoluyla elde edilen mahsül miktarı günden güne düştüğü için, Tunus’ta da su ürünleri yetiştiriciliği günden güne önem kazanıyor. 2021 yılı itibariyle Tunus’taki deniz mahsüllerinin %16’sı yetiştiricilikten geliyor ve sektör, iki binden fazla kişiye istihdam sağlıyor.
Tunus’taki yerel su ürünleri endüstrisi, 1960’larda hükümet tarafından kurulan bir kabuklu deniz ürünleri çiftliği ile gelişmeye başladı. 1980’lerde Avrupa levreği (Dicentrarchus labrax) ve Çipura (Sparus aurata) için ilk özel kuluçkahane kuruldu. 2003 yılından bu yana, bazı çiftlikler mavi yüzgeçli Orkinos (Thunnus thynnus) yetiştiriciliği ile uğraşmaktadır. Ayrıca başta Akdeniz midyesi olmak üzere kabuklu deniz ürünleri ve Spirulina üreten çiftlikler de bulunmaktadır. Tatlı su türlerinin yetiştiriciliğinde ise Tilapya, Sazan, Turna levreği ve yassı Kefal öne çıkmaktadır.
Son yıllarda Tunus’ta açık deniz çiftliklerinde yüzer ve dalgıç kafeslerde Levrek ve Çipura üretimi önemli ölçüde arttı. Bu iki türün üretimi, Tunus’taki su ürünleri üretiminin yüzde 96’sını temsil ediyor. Ülkede şu anda her biri yılda 400 ila 3.500 ton arasında üretim yapan 25 çiftlik bulunuyor. 2018’de toplam su ürünleri üretimi 22.000 ton civarındaydı ve bunun 20.000 tondan fazlası deniz türlerinden oluşuyordu.
Tunus’ta su ürünleri yetiştiriciliğinin güçlü yönleri neler?
Tunus, uzun kıyı şeridi ve geniş deniz alanı sayesinde su ürünleri yetiştiriciliği için birçok uygun alana sahiptir. Ana deniz balıkçılığı alanı, ülkenin doğu kesiminde, Manastır Valiliği’nde yer almaktadır. Tatlı su balıkları ağırlıklı olarak ülkenin kuzeyindeki ve merkezindeki baraj alanlarında yetiştirilmektedir.
Medimegh Su Ürünleri Grubu kuluçkahane yöneticisi Houssem Sghaier, “Pek çok uygun alana ek olarak, ülke, Akdeniz türlerinin yetiştirilmesi için doğru iklime ve düşük işçilik ve enerji maliyetlerine sahip” diyor.
Institut National des Sciences et Technologies de la Mer‘de (INSTM) su ürünleri bölümü başkanı Dr Mohamed Azaza şöyle açıklıyor: “Akdeniz’in güneyinde çipura ve levrek yetiştiriciliği için en uygun su sıcaklığı vardır ve burada ticari boyuta kuzeydeki alanlara göre daha hızlı ulaşabilirsiniz”.
Dr Azaza, Tunus’un su ürünleri yetiştiriciliği alanında sunduğu iyi fırsatların yanında, sektörün şu anda karşı karşıya kaldığı dört büyük zorluktan bahsediyor:
- Su ürünleri yetiştiriciliği için girdilerin çoğu ithal edilmektedir ve bu da sektörün ekonomik sürdürülebilirliğini etkilemektedir. Yem ve yavruluk üretiminde kendi kendine yeterlilik yoktur. Tunus’ta sektöre destek veren üç yem üreticisi var, ancak yem üreticileri mevcut hammadde eksikliği nedeniyle kapasitelerinin çok altında çalıştıkları için yemin yüzde 50’ye yakını ithal ediliyor. Ülkede Çipura ve Levrek için sadece iki kuluçkahane vardır ve bu kuluçkahaneler birlikte gerekli yavruların sadece yüzde 13’ünü sağlar; kalanı ithal edilmektedir. Örneğin, Medimegh Su Ürünleri Grubu yavruları ve yemleri daha yüksek maliyetlerle ve genellikle elverişsiz döviz kurlarıyla ithal ediyor. Üstelik karmaşık idari prosedürler nedeniyle mal ithal etmek kolay değil.
- Su ürünleri sektörünün sosyal kabul edilebilirliği düşüktür. Su ürünleri yetiştiriciliğinin kıyı bölgelerine turizm ve denizcilik gibi diğer sektörlerle entegrasyonu
- Tunuslu yetiştiriciler, özellikle Avrupa levreklerinde viral sinir nekrozu (VNN) olmak üzere önemli hastalıklarla karşı karşıyadır. Ölümleri ve hastalık oluşumlarını azaltmak için Tunus su ürünleri yetiştiriciliğinin biyogüvenliği iyileştirilmelidir.
- Yapay zeka veya kafes izleme için kameralar gibi yenilikçi teknolojiler ve araçlar, yüksek yatırım maliyetleri ve çiftçilerin bu tür yatırımları destekleyen devlet teşviklerinden habersiz olmaları nedeniyle henüz kullanılmamaktadır.
Sghaier’e göre en büyük sorun ise, yerel marketlerde balığa ödenen para. Bununla birlikte üretiminin çoğu yerel pazarlarda satılmakta, ancak son zamanlarda çiftçiler uluslararası pazarlarda da yer edinebilmiştir. Porto Farina çiftliğinin teknik müdürü Khaled Ridene bunu doğruluyor. “Altyapı, yem ve yatırım için çok yüksek yatırım maliyetleri, satış fiyatlarındaki durgunlukla birleştiğinde kar marjının düşmesine neden oluyor” diyor. Bu nedenle, bu zorlukların üstesinden gelmek ve Tunus’ta sürdürülebilir ve kârlı bir su ürünleri yetiştiriciliği sektörü oluşturmak için daha fazla devlet desteğine ihtiyaç var.
Hükümet girişimleri
Hükümet, vergi avantajları ve yakıt ve altyapı sübvansiyonları gibi mali teşvikler yoluyla işletmecileri destekleyerek sektörü daha da geliştirmeyi planlıyor. Hükümet ayrıca Tarım, Su Kaynakları ve Deniz Balıkçılığı Bakanlığı’na bağlı Su Ürünleri Teknik Merkezi (CTA) aracılığıyla sektöre yardım sağlamaktadır. Merkez, bilimsel araştırma ve endüstri arasındaki bağlantıyı oluşturur. Eğitim oturumları düzenlediği ve yeni türler ve yeni yetiştirme teknikleri üzerine araştırmalar yürüttüğü ülke genelinde beş adet su kültürü tanıtım alanı işletmektedir.
Su ürünleri sektörünü araştırma, geliştirme projeleri ve teknik danışmanlık ile desteklemek için hükümet iki araştırma enstitüsü kurmuştur; INSTM ve Institut Supérieur de Biotechnologie de Monastir (ISBM). ISBM, su ürünleri yetiştiriciliği alanında akademik kurslar verirken, INSTM deniz ve kaynakları ile ilgili araştırma programları yürütmektedir. INSTM’deki Su Ürünleri Laboratuvarı 1999 yılında kurulmuştur. Laboratuvar, üretimi artırma ihtiyacı ile sektörü daha sürdürülebilir hale getirme ihtiyacı arasında bir uzlaşma sağlayarak, su ürünleri üretimi yönetiminin optimizasyonuna katkıda bulunan bilimsel ve teknik araçlar geliştirmeyi amaçlamaktadır.
2014 itibariyle hükümet, su ürünleri yetiştiriciliği için bir sağlık ve sağaltım izleme sistemi kurmuştur.
Planının sektörde biyogüvenliği ve sürdürülebilirliği artırmaya katkıda bulunması gerektiğine inanan Ridene, “Sektörde faaliyet gösteren her işletmeci için Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün onayını almak şarttır” diyor.
Ar&Ge Faaliyetleri
Yeniliklerin ve çiftlik iyileştirmelerinin geliştirilmesi ve uygulanması için çeşitli uluslararası hibeler mevcuttur. Dr Azaza, AB tarafından finanse edilen çeşitli programlarda yer almıştır. Bunlardan biri de Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü’nün (UNIDO) ülkede sürdürülebilir su ürünleri yetiştiriciliğinin gelişimini desteklemek amacıyla hayata geçirdiği bir proje olan SwitchMed. Proje, deniz ürünleri yetiştiriciliğinin değer zincirini analiz etti ve sektördeki darboğazları belirledi.
Bir devam projesi olan SwitchMed II’de, bir kamera sistemi ile biyokütle ve yem alımını izleyerek yemden yararlanma oranını iyileştirmeye yönelik SMART teknolojileri deneniyor. Bu sayede yem dağıtımı, balıkların ihtiyaçlarına göre ayarlanıp yem kayıpları azaltılması hedefleniyor. Sisteme mobil cihaz üzerinden erişim sağlandığından, kafes üzerinde çalışan kişiler direkt olarak sisteme erişebilmekte ve gerekli ayarlamaları yapabilmektedir. Bu SMART teknolojinin hedefleri, çiftlik ekonomisini iyileştirmek ve çevre üzerindeki etkiyi azaltmak. Her iki hedef de balık çiftliklerinin sürdürülebilirliğini iyileştirmek ve aynı zamanda finansal performanslarını iyileştirmeye katkıda bulunmak için iki temel faktör.
Tunus’un geleceğine dair neler öngörülüyor?
Sghaier, Tunus’ta su ürünleri sektörünün kendi kendine yeterliliğini sağlamak ve üretim maliyetlerini düşürmek için yeni kuluçkahanelere ve yem fabrikalarına öncelik verilmesi gerektiğine inanıyor.
Ridene, “Hükümet, yerel yavru ve balık yemi üretimini teşvik etmeli ve ülkemizin sektörü düzenleyen mevzuata ihtiyacı var” diyor.
Dr Azaza ayrıca diğer sektörlerle daha az çatışma sağlamak ve çiftlik performansını ve balık kalitesini iyileştirmek için daha organize ve entegre faaliyetler görmek istiyor. Çiftlikler işbirliği yapmalı ve balık kültürünün midye ve istiridye gibi kabuklu deniz ürünleri üretimiyle birleştirildiği akıllı teknolojiler ve entegre multi-trofik su ürünleri (IMTA) sistemleri uygulanarak üretim sistemleri iyileştirilmelidir. Dr Azaza’ya göre, kabuklu deniz ürünlerine, kanatlı balıkların çeşitlendirilmesinden daha fazla öncelik verilmeli.
“30 yıldır çeşitlendirmeden bahsediyorlar ama piyasada hala aynı türler var. Yemlere ihtiyaç duymayan türler, balık çiftçiliğinin etkilerini önemli ölçüde azaltacak ve genel karlılığı artıracaktır”.